Her güzeli yazamaz bir şair. Her yazdığını da okuyamaz. Bir şair şiirden başka kapıyı çalamaz yalnızlığında. Ve bütün şiirlerini sevemez. Hepsini aynı kalemle yazamaz çünkü. Her yazdığıyla gurur duymaz belki, övünemez. Yazar, siler, bir daha siler. Bir daha yazmaz bazen. Bazen şiire tövbe eder. Sonra bir daha başlar aynı illete. Heybesinden eksik etmez hiçbir zaman bir kese şiiri. Onunla yeksan, ayrılamaz bir yolcudur. Ayağının bastığı her toprak parçasına hükmeden otoriter bir hükümdar… Böyle olmasına rağmen söz geçiremez yaramaz duygularına. İyimser olmaya çalışır elbet ancak gülemez. Her şair ağlar, her şair bir başka çağlar mısralarında.
Bir şiir kelimelerden ibaret olmayabilir bazen. Kahverengi gözlü olabilir örneğin. Şairinin yanında yürüyebilir. Elinden bile tutabilir onun. Her zaman kafiyeli dizeler oluşturmaz şiiri, dört beş dize alt alta yazınca da şiir olmaz genelde. Ama bazen de anlamlı bir bakış, masum bir gülümseme, şiir oluverir aniden. Hiç kimse yoktan var, vardan da yok edemez bu yarı anlamlı bütünlüğü.
Şair aslında şiir yazmaz, o insanı keşfeder. Bazen aylar, yıllar sürer bu keşif bazen bir anda çıkar karşısına. Bazen en ihtiyacı olduğu anda bazense hiç beklemediği bir zamanda… Samanlıkta iğne arayan bir şairden başka kim olabilir ki? O iğne bir şiirin söküğünü dikecekse aramaya değmez mi peki? Damlaya damlaya okyanus olmasını bekler şair çoğu zaman. Sabır şairin en güzel elbisesidir. Şiir ise selamettir.
Şiirin en küçük birimi mısralardır. Kelimeler başlı başına bir şey ifade edemez. Bir mısra bir şiiri tek cümleyle özetleyebilir. Ama bazen de bütün mısralar beraber anlatır bir şiiri. Şiir içi dolu berk küreciktir. Mısra, şiir altı parçacıktır; şairin tek kalemde yazabildiği duygu yüklü bölünemez bütünüdür.
Mısralar kaç yaşında yürür, kaç yaşına basınca konuşmaya başlar? Şair mısralarını ne ile besler? Bir mısranın söylediği ilk kelime nedir? Ortalama kaç farklı gözden kaç damla gözyaşı döker? Bir mısranın sesi ne kadar çıkar? Kaç kişi duyar bu haykırmayı, kaçı göz ardı eder, kaçı ilgilenir okurların?
Mısralar kendi başına yürüyemez ,ayakları okuruna bağlıdır. Ama doğar doğmaz konuşurlar ve şiir var oldukça susmazlar. İyi bir şair, onu duygularıyla besler. Her mısranın söylediği ilk kelime farklıdır. Ne kadar gaddarsa o kadar çok kişiyi ağlatır ve ne kadar keskinse hançeri o kadar fazla gözyaşı döker. Bir mısra desibel rekorları kırsa da yazıldığı düzlemde hiç kimse bu haklı haykırışı duymaz. Kulağından soktuğu pamuğu beynine kadar uzatan okurlar, kendi dertleriyle meşgul olur sadece.
Öyle mısralar vardır ki unutmak istese de unutamaz insan. Elli santimetre karda ince topuklu ayakkabının bıraktığı izin aynını kalpte bırakır bazı mısralar. Öyle derin öyle acı bir izdir ki bu; şair, şiir unutulsa da mısra unutulmaz. Bazı mısralar sol anahtarı gibidir; ondan başkası açamaz şiirin gizemli kilidini. Bazı mısralar tam on ikiden vurur hedefi, onlar şairin alçakgönüllü askerleri. Bazı mısralar da sinsice saldırır ;okuyunca değil de yaşadıkça hissettirir kendini. Bazı mısralar daha okumadan korkutur okuru. Bir zincir gibi saran boğazları ve kör düğüm olup yutaklara bağlanan mısralar… Bazı mısralar hızlı okunur bazılarıysa sindirile sindirile… Bazı mısralar okunduktan sonra çeyrek saat düşündürebilir. Bazı mısralar vardır… Çağlayan mısralardır onlar.
Abdulkerim Şahin / Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi